10 Mart 2012 Cumartesi

anlamazlar


Hep susuyor. Görünmez gibi adeta. "Orada mısın?" diyince buradayım diyor ısrarla. Ama ben asla göremiyorum onu. Yalnızca hissediyorum. Canım yandığı zaman midemde keskin bir acı duyuyorum. Boğazımda kıvranan bir düğüm buluyorum. Her ne kadar garip olsa da içten içe seviyorum o hissi. Gittikçe daha çok yakan keskin bir acıyı.
Sözler... Hatta suskunluklar var.
Dilin boğazdan aşağıya yuvarladığı kelimeler sığmayınca o daracık yere, sımsıkı ve  boğan bir düğüm oluveriyorlar. Her şey burada başlıyor zaten. Kelimelerle başlıyor. Kurulmuş ya da kurulmamış cümlelerle.
Sonra adımlar var. Atmaya çalıştığın adımlar. Karşında buz gibi duvarlar bulduğun ve daha ilerisine gidemediğin, gitmekten çekindiğin yollar var. Asla aşılamayacak olduğunu anlayınca bir an duraksayıp kabullenmeye gayret ettiğin, arkanı dönüp giderken gidemediğin öyle yollar var bu dünyada.
Sonra "başka" insanlar var. Küçüklüklerinden beri, karşılarında takdirle parlayan, kimi anlayamayan gözler bulan farklı insanlar var. Omuzlarında çok ağır bir yük taşırlar. Neye göre farklı, kime göre farklıdırlar bilmezler. Hatta öyle olup olmadıklarından bile şüphe duyarlar çoğu kez. Fakat bu omuzlarındaki yükü asla hafifletmeyeceği gibi, belki daha da ağır yapar.
Kitaplara güvenirler. Dünyanın içinde gezinen diğer dünyalara, evrenlere güvenirler. Hastalıklıymış gibi görünen duygularını da keskin birer ok olan fikirlerini de her zamankinden daha karmaşık olan yaşamlarını da alırlar sırtlarına o zaman. Umutlarına güvenirler. İnandıklarına güvenirler. Midelerindeki keskin sızıyla beraber yürürler.
Öyle sızılar, öyle yollar, öyle insanlar bir de böyle yürüyüşler vardır bu dünyada.
Bilemezler.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

mimin var :)

Leander dedi ki...

çok hoş...