16 Ağustos 2013 Cuma

Televizyonun altındaki çekmecede bir sürü fotoğraf albümü duruyor. Canım sıkıldı ve fotoğraflara bakmaya karar verdim. Bir fotoğraf buldum ki..şu an hala elimde ve ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Dedem. Dedem geçen sene 23 ağustosta fındıklığını, hırkasını, cüzdanını, kapının üstündeki çivide yüzüğünü, gazetesini, gözlüklerini, takkesini...bizi bırakıp gitti. Hala inanamıyorum. Tepeden aşağıya titreyerek inişimizi, babamı ilk kez ağlarken görüşümü...hiçbirini unutamıyorum. Dedem çok konuşmazdı. Hep gülerdi. Kimseyle tartıştığını duymadım. Küçükken tütünlerini bozduğumda, seçtiği fındıkları seçilmemişlerle karıştırdığımda, o gazete okurken onu rahat bırakmadığımda bana hiç kızmazdı.
Onun hayatımızda sessiz sakin duruşunu çok ciddiye almadık sanırım. O sessiz sakin sadece gülümseyen yüzün hayatımızda ne kadar büyük bir yeri doldurduğunu, ancak o yine hayatımızdan sessiz sakin çekildiğinde anladık. Fındıklığa yürürken köşede özenle istiflenmiş odunları hiç fark etmedik. O hayattayken onun sakinliğini fark etmedik. Cebinde kullanıla kullanıla yırtılmış cüzdanını fark etmedik. O hayatımızdan gitti ve o zaman yalnız biz değil, yakından uzaktan herkes büyük bir şaşkınlığa uğradı. Hayatımda hiç görmediğim insanlar köydeki eve doluştular ve onun için ağladılar. Evdeki eşyalar bile, onlar bile ağladı. Yeni aldığı koltuklar, kendisinin seçtiği yemek tabakları, yatağı...hepsi işte. Köydeki telefon hatta. Çünkü ben aradığım zaman dedem telefona çıkmadı ve ona halini hatrını sorduğumda bana "ooo cancan teşekkür ederimm iyiyim iyiyim" diye cevap vermedi. 

O yüzden ne zaman bir fotoğrafta onu bizleri kucaklamış gülümserken görsem içim burkuluyor.  

Tuhaf oluyorum. Hala köyde olduğunu zannediyorum. 
Sonra telefona sarılıp köyü arıyorum. 
Telefonu hiçbir zaman dedem açmıyor. 

2 yorum:

Kibritci Kız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Öküzün Önde Gideni dedi ki...

dede... :/