3 Ocak 2015 Cumartesi

How it ends

Size sürekli aynı şeylerle gelmek evet hiç hoşuma gitmiyor. Ama değişmiyor işte. Bilmiyorum. Şu an yatağımda oturuyorum, karanlık, dışarıdan çöp arabasının gürültüsü geliyor, şimdi o da gitti, hiç ses yok. Dışarı çıkmak istiyorum. Hatta dışarı çıkmak değil de bağırmak. Bunu birkaç kere yaptım aslında hahah. Cidden, pencereyi açtık böyle oturduk yere içimizden geldiği gibi bağırdık. Güzel eylem bence, ben seviyorum. Aslında bencesi yok. Güzel eylem. Parantez içinde ünlemli konuşmamaya da karar verdim. Uyuyamıyorum. Uçak geçiyor. Uyuyamıyorum. 

Bir kere bir rüya görmüştüm, pencereye bakan bir yatağım vardı, ben üzerinde oturuyorken, birden baş aşağı birisi sarktı üst kattan. Korktum ama korkma dedi, gelebilir miyim? Geldi sonra, oturduk yatağın üzerine ve konuşmaya başladık. Saatlerce. Sonra her gün gelmeye başladı, pencereden. Hatta bir keresinde muzlu pasta getirdi, onları yerken konuştuk. Hep konuştuk, her şeyden, mutluydum ve huzurluydum. Siyah beyaz rüyada bir tek onun tişörtü kırmızıydı, hep konuştuk. 
O rüyanın bitmesini hiç istememiştim. Uyandığımda yeniden uyumaya çalışmıştım. Yıllar oldu herhalde o rüyayı göreli ama hiç unutmuyorum. Uyanınca pencereye bakmıştım, mavi perdelerimin arkasında her şey aynıydı. Baş aşağı bakan kimse yoktu. Rüyadaki o huzurum çok gerçekçiydi, doyasıya anlatabilmek, anlaşılmak, dinlemek ve anlamak.. Yine bir uçak geçti. İçim içime sığmıyor nedense. Öyle işte. En sevdiğim rüyam bu galiba. Garip di mi.. 
Kitabımın adı sana gül bahçesi vadetmedim, yanımda duruyor. Deliliği anlatıyor, daha bir sayfa okudum. İsmi çok güzel. Sana gül bahçesi vadetmedim. Biliyorum, vadetmedin. Hiçbir şey etmedin. Neden diye sormak istemiyorum. 
Yine bir uçak. 
Yine uyumak istemiyorum. Aslında sabahın köründe kalkmam gerekiyor, kalkıp çalışmam gerekiyor. Bugün tüm gün, üst kattaki çocuğun olduğu yerde saatlerce zıplamak temalı ilginç oyununun gürültüsünü dinledim. Bir de sabahın köründen akşama kadar devam eden bir yıkım çalışmasının gürültüsünü. Bir de yan komşunun televizyon, süpürge ve nurten diye bağırma seslerini. Duvarlarımız sanırım mukavvadan. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Çalışma masası evin her yerini dolaştı, hatta en son holde çalışmaya başladım. Gürültüsüz hiçbir yer yok. Şimdi de gürültü olsun istiyorum, pencereden birisi baş aşağı sarksın mesela hahah. Bu rüyanın etkisinden kurtulamıyorum. 

Normalde geveze bir insan değilim, bu sanırım oradan da belli oluyordur ama içimde bitmek bilmeyen bir konuşma isteği var galiba. Bir tür karşılıklı konuşma isteği. Bir tür, farklı bir tür, karşılıklı anlaşma isteği. Hani böyle tek bir harfin bile çok fazla anlam ifade ettiği türden. 

Hiçbir şey olmuyor, hiçbir şey kalmıyor demeyi çok seviyorum. 

Saat 12de odamda bir müzik dinleme faslı yapıyorum. Birkaç günlük bir gelenek henüz. Göksel de en sevdiğim şarkıcı sanırım. Ve how it ends güzel bir şarkı. 

Bu yazı destan boyutuna ulaştı mı acaba? 

7 yorum:

Adsız dedi ki...

ya çok içten yazmışsın. pencereden sarkasım geldi. göksel'i de çok sevme, kıskanırım.

juliet dedi ki...

Hahah :)

pilozof dedi ki...

Benim de böyle bir daha görmek istediğim rüyalar var ama hiç gelmiyorlar. O da bilinçaltımızın bize bir gıcıklığı mı artık bilemiyorum.. olsun hatıraları bile güzel oluyor demek ki...

juliet dedi ki...

Bilinçaltlarımız hep gıcık.
Rüya değil de gerçek de olabilir aslında:(

pilozof dedi ki...

Yapma ya sıkıntı o zaman işte :(

juliet dedi ki...

Evet imkansız

Sever dedi ki...

çok güzel bir rüyaymış.