6 Mart 2015 Cuma

hiçbir şey unutulmuyor ölüler kadar çabuk

Açık balkon kapısının önünde kısa kolluyla üşümeden oturabildiğime göre, bahar gerçekten gelmiş demektir. 

Şu an ezan okunuyor ve aklım dedemin yaşadığı zamanlarda, köydeki klasik bir akşamüstüne gidiyor. Dedem bahçedeki tüm işlerini bitirmiş; günlerden çarşamba veya perşembe, belki cuma.. Merdivenlerden balkona çıkıyor. Güneş batıyor, dışarda yeşille turuncu birbirine karışmış. Havada vanilya gibi yoğun ama ferahlatan toprak ve ot kokusu var. Dedem bir şeyler söylüyor, ellerini yıkamaya gidiyor. Biraz daha akşam olunca haberleri izleyecek. Ama ondan önce yemek yiyeceğiz. O hepimizden çok ve iştahla yiyecek. 

Kilitli olmayan kapıyı Emine yenge açacak bir zaman sonra, tam da yemeğin bittiği masanın toplandığı sırada yapacak bunu. Gülerek hepimize sarıldıktan sonra kapının yanındaki tekli koltukta oturacak yine gülerek. 

Daha sonra başkaları gelecek. Ayşe yenge, Meryem, Selim abi, Hasan amca, Fadime teyze. Ev sanki kocaman bir kahkaha yuvasıymış gibi olacak, havada ilginç, küçük bir mutluluk yuvarlanıp duracak. Birtakım cırcır böcekleri ötecek dışarda hiç susmadan, çünkü onlar susarsa köy olmaz, köy demek cırcır böceği demek. 

Dedem sakin kalacak, çok fazla konuşmayacak, Hasan amcayla bazı şeylerden bahsedecekler yalnızca ama hep gülecek. Sonra dedeme çay koyacağım. "Oo cancan teşekkür ederim" diyecek o da bana, çayını alırken. Önündekilerden yiyecek bu sırada. Yalnızca bir çay koymuş olmama rağmen, nedense yalnızca bir çay koyan insanların tümünden daha fazla mutluluk duyacağım. 

Dedem merdivenlerden balkona çıkıyor.
Dedem merdivenlerden balkona çıkıyor. 

Hangi gömleği var üstünde? 
Dedem tüm bu hırgürümüzün içinde onu asla unutmadığımı biliyor mu? Yani üç yıl geçse bile bunu 'atlatmadığımı' biliyor mu? 

Dedem merdivenlerden balkona çıkıyor. 
Dedem gülüyor. 
Dedem gülüyor. 
Dedem hep gülüyor. 

Dedemin gittiği gün, köşede duran, tam o fındıklığın girişindeki kahverengi terlikleri getirmek istemiyorum aklıma. Kenarda istiflenmiş odunları, o artık garip, terk edilmiş bir ağaç yığınından ibaret kalan fındıklığı getirmek istemiyorum aklıma. Yanlış kişinin, yani dedem olmayan başka birinin öldüğünden emin olmama rağmen neden titriyor ve ağlıyor olduğumu bilmediğim o yokuşun başını, sonunda bir ambulans ve bir cenaze arabası olan o yokuşun başını getirmek istemiyorum aklıma. 

Dedem merdivenlerden balkona çıkıyor.
Dedem merdivenlerden balkona çıkıyor. 

Şimdi gidip köyü arayacağım, babaannemin cep telefonunu da değil, doğrudan evi. Sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi, dedem merdivenlerden balkona çıkıyorken babaannemle konuşacağım.  

Hiç yorum yok: